- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yavuz Sultan Selim – 3. Bölüm
Çaldıran Seferi: Doğuya Açılan Kılıç
Bu yazı, sekiz bölümlük dizimizin üçüncü kısmıdır. Önceki bölümlerde Yavuz Sultan Selim’in sancak beyliğinden tahta yürüyüşünü ve kardeşlerine karşı verdiği mücadeleyi işlemiştik. Bu bölümde ise, doğunun kaderini belirleyecek Safevî Seferi anlatılacaktır. Bir sonraki bölümde Yavuz’un gözünü çevirdiği Memlükler ele alınacaktır.
I. Safevî Tehdidinin Yükselişi
1501 yılında Şah İsmail’in İran’da Safevî Devleti’ni kurması, yalnızca siyasi değil aynı zamanda mezhepsel bir kırılmayı beraberinde getirdi. Şiilik ekseninde inşa edilen bu devlet, Anadolu’daki Türkmenler üzerinde hızla etkili olmaya başladı. Osmanlı topraklarında Safevî propagandası yapan Kızılbaş gruplar, devletin iç güvenliği
Yavuz Sultan Selim – 3. Bölüm
Çaldıran Seferi: Doğuya Açılan Kılıç
Bu yazı, sekiz bölümlük dizimizin üçüncü kısmıdır. Önceki bölümlerde Yavuz Sultan Selim’in sancak beyliğinden tahta yürüyüşünü ve kardeşlerine karşı verdiği mücadeleyi işlemiştik. Bu bölümde ise, doğunun kaderini belirleyecek Safevî Seferi anlatılacaktır. Bir sonraki bölümde Yavuz’un gözünü çevirdiği Memlükler ele alınacaktır.
I. Safevî Tehdidinin Yükselişi
1501 yılında Şah İsmail’in İran’da Safevî Devleti’ni kurması, yalnızca siyasi değil aynı zamanda mezhepsel bir kırılmayı beraberinde getirdi. Şiilik ekseninde inşa edilen bu devlet, Anadolu’daki Türkmenler üzerinde hızla etkili olmaya başladı. Osmanlı topraklarında Safevî propagandası yapan Kızılbaş gruplar, devletin iç güvenliğini tehdit eder hâle gelmişti.
Yavuz Sultan Selim bu tehlikeyi yalnızca bir dış mesele olarak değil, iç düzeni hedef alan bir yıkım tehdidi olarak değerlendirdi. Celalzâde Mustafa, bu dönemi anlatırken Şah İsmail’in “fitne yaydığını” ve “Anadolu halkını bozguna uğrattığını” vurgular.
II. Yavuz’un Sefer Kararı ve Hazırlıklar
1514 baharında Yavuz, Safevî meselesine nihai bir çözüm üretmek üzere sefere çıkma kararı aldı. Yaklaşık 80.000 kişilik Osmanlı ordusu; yeniçeriler, sipahiler, azaplar ve özellikle topçu birliklerinden oluşuyordu.
Sefer sırasında sadece düşmanla değil, açlık, susuzluk, sert iklim ve askerî disiplinsizlikle de mücadele edildi. Yeniçeriler arasında isyan belirtileri görüldüğünde, Yavuz otoritesini ortaya koyarak kararlılıkla bastırdı. İsyancı komutanlar ordugâhta idam edildi. Bu sert tutum, hem disiplinin sağlanması hem de seferin ciddiyetinin anlaşılması açısından kritik bir dönemeç oldu.
III. Çaldıran Meydan Muharebesi – 23 Ağustos 1514
Çaldıran Ovası'nda karşı karşıya gelen iki ordu, yalnızca silah gücüyle değil, iki farklı dünya görüşüyle çarpıştı. Safevîler, manevra kabiliyeti yüksek hafif süvarilere ve hız taktiğine güveniyordu. Osmanlı ordusu ise, ateşli silahlarla donatılmış, disiplinli ve merkezi bir yapıdaydı.
Savaşın seyri Osmanlı lehine gelişti. Yeniçerilerin tüfekleri ve topçu ateşi Safevî saflarını yararak ilerledi. Şah İsmail savaşta yaralandı ve ordusunu geride bırakarak kaçmak zorunda kaldı. Safevî ordusu dağılırken Osmanlı ordusu kesin bir zafer kazandı.
Tarihçiler bu zaferin yalnızca askeri değil, ideolojik bir zafer olduğunu söyler. Stephen Dale ve Andrew Hess’e göre, Çaldıran yalnızca askeri değil, iki farklı dünya görüşünün karşı karşıya geldiği bir çatışmaydı. Osmanlı, bu savaşla Anadolu’daki Şii etkisini kırmış, kendi siyasi-ideolojik otoritesini sağlamlaştırmıştı.
IV. Tebriz’e Giriş ve Siyasi Mesaj
Zaferin ardından Yavuz, Safevî başkenti Tebriz’e girdi. Ancak burada kalıcı olmak yerine kısa süre içinde geri çekilme kararı aldı.
Tebriz’in işgali, Osmanlı’nın askeri gücünü değil, stratejik zekâsını yansıttı. Tarihçi Necdet Sakaoğlu’na göre, Yavuz’un bu kararı onun “doğuya yayılma” değil, “Anadolu’yu Safevî etkisinden kurtarma” hedefini gösteriyordu.
V. Savaşın Dini ve Politik Sonuçları
Çaldıran zaferiyle Osmanlı:
- Doğu Anadolu’daki hâkimiyetini pekiştirdi.
- Kızılbaş hareketini bastırdı.
- Safevîlerin yayılma alanını daralttı.
- Anadolu’daki mezhepsel ayrışmanın önüne geçti.
Tarihçiler Stephen Dale ve Andrew Hess’e göre, Çaldıran sadece askeri değil, ideolojik bir zaferdi. Çünkü bu savaşla Osmanlı, Sünniliği korumayı başarmış, Şiilik etkisini sınırlandırmıştı.
VI. Yeni Bir Hedef: Mısır ve Halifelik
Yavuz için bu zafer, bir son değil, bir başlangıçtı. Artık gözünü daha büyük bir hedefe dikmişti: Memlükler ve İslam dünyasının sembolik liderliği olan halifelik.
Mısır seferine giden yol, bu savaşla açılmıştı. Çaldıran’da düşmanı durdurmuştu, ama zaferin kalıcı olması için güneydeki tehdidi de ortadan kaldırması gerekiyordu.
Peki, Yavuz’un gözünü çevirdiği Nil Nehri ona hilafeti getirecek mi, yoksa başka bir savaş mı bekliyordu?
Bir sonraki bölümde: "Memlük Seferi – Turnadağ’dan Halep’e,
Kaynakça
– Celalzâde Mustafa, Tevârîh-i Âl-i Osman
– Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600)
– Roger Savory, Iran under the Safavids
– Colin Imber, The Ottoman Empire 1300–1650
– Stephen F. Dale, The Muslim Empires of the Ottomans, Safavids, and Mughals
– Andrew C. Hess, The Ottoman Conquest of Egypt (1517) and the Beginning of the Sixteenth-Century World War
– Necdet Sakaoğlu, Bu Mülkün Sultanları
Yorumlar
Yorum Gönder