--> Ana içeriğe atla

Öne Çıkan Yayınlar

Conquistadorların Gölgesinde – Kolonizasyon ve Direniş

Çaldıran Savaşı ve Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi (1514)




Yavuz Sultan Selim – 3. Bölüm

Çaldıran Seferi: Doğuya Açılan Kılıç

Bu yazı, sekiz bölümlük dizimizin üçüncü kısmıdır. Önceki bölümlerde Yavuz Sultan Selim’in sancak beyliğinden tahta yürüyüşünü ve kardeşlerine karşı verdiği mücadeleyi işlemiştik. Bu bölümde ise, doğunun kaderini belirleyecek Safevî Seferi anlatılacaktır. Bir sonraki bölümde Yavuz’un gözünü çevirdiği Memlükler ele alınacaktır.

I. Safevî Tehdidinin Yükselişi

1501 yılında Şah İsmail’in İran’da Safevî Devleti’ni kurması, yalnızca siyasi değil aynı zamanda mezhepsel bir kırılmayı beraberinde getirdi. Şiilik ekseninde inşa edilen bu devlet, Anadolu’daki Türkmenler üzerinde hızla etkili olmaya başladı. Osmanlı topraklarında Safevî propagandası yapan Kızılbaş gruplar, devletin iç güvenliği

Yavuz Sultan Selim – 3. Bölüm

Çaldıran Seferi: Doğuya Açılan Kılıç

Bu yazı, sekiz bölümlük dizimizin üçüncü kısmıdır. Önceki bölümlerde Yavuz Sultan Selim’in sancak beyliğinden tahta yürüyüşünü ve kardeşlerine karşı verdiği mücadeleyi işlemiştik. Bu bölümde ise, doğunun kaderini belirleyecek Safevî Seferi anlatılacaktır. Bir sonraki bölümde Yavuz’un gözünü çevirdiği Memlükler ele alınacaktır.

I. Safevî Tehdidinin Yükselişi

1501 yılında Şah İsmail’in İran’da Safevî Devleti’ni kurması, yalnızca siyasi değil aynı zamanda mezhepsel bir kırılmayı beraberinde getirdi. Şiilik ekseninde inşa edilen bu devlet, Anadolu’daki Türkmenler üzerinde hızla etkili olmaya başladı. Osmanlı topraklarında Safevî propagandası yapan Kızılbaş gruplar, devletin iç güvenliğini tehdit eder hâle gelmişti.

Yavuz Sultan Selim bu tehlikeyi yalnızca bir dış mesele olarak değil, iç düzeni hedef alan bir yıkım tehdidi olarak değerlendirdi. Celalzâde Mustafa, bu dönemi anlatırken Şah İsmail’in “fitne yaydığını” ve “Anadolu halkını bozguna uğrattığını” vurgular.

II. Yavuz’un Sefer Kararı ve Hazırlıklar

1514 baharında Yavuz, Safevî meselesine nihai bir çözüm üretmek üzere sefere çıkma kararı aldı. Yaklaşık 80.000 kişilik Osmanlı ordusu; yeniçeriler, sipahiler, azaplar ve özellikle topçu birliklerinden oluşuyordu.

Sefer sırasında sadece düşmanla değil, açlık, susuzluk, sert iklim ve askerî disiplinsizlikle de mücadele edildi. Yeniçeriler arasında isyan belirtileri görüldüğünde, Yavuz otoritesini ortaya koyarak kararlılıkla bastırdı. İsyancı komutanlar ordugâhta idam edildi. Bu sert tutum, hem disiplinin sağlanması hem de seferin ciddiyetinin anlaşılması açısından kritik bir dönemeç oldu.

III. Çaldıran Meydan Muharebesi – 23 Ağustos 1514

Çaldıran Ovası'nda karşı karşıya gelen iki ordu, yalnızca silah gücüyle değil, iki farklı dünya görüşüyle çarpıştı. Safevîler, manevra kabiliyeti yüksek hafif süvarilere ve hız taktiğine güveniyordu. Osmanlı ordusu ise, ateşli silahlarla donatılmış, disiplinli ve merkezi bir yapıdaydı.

Savaşın seyri Osmanlı lehine gelişti. Yeniçerilerin tüfekleri ve topçu ateşi Safevî saflarını yararak ilerledi. Şah İsmail savaşta yaralandı ve ordusunu geride bırakarak kaçmak zorunda kaldı. Safevî ordusu dağılırken Osmanlı ordusu kesin bir zafer kazandı.

Tarihçiler bu zaferin yalnızca askeri değil, ideolojik bir zafer olduğunu söyler. Stephen Dale ve Andrew Hess’e göre, Çaldıran yalnızca askeri değil, iki farklı dünya görüşünün karşı karşıya geldiği bir çatışmaydı. Osmanlı, bu savaşla Anadolu’daki Şii etkisini kırmış, kendi siyasi-ideolojik otoritesini sağlamlaştırmıştı.

IV. Tebriz’e Giriş ve Siyasi Mesaj

Zaferin ardından Yavuz, Safevî başkenti Tebriz’e girdi. Ancak burada kalıcı olmak yerine kısa süre içinde geri çekilme kararı aldı.

Tebriz’in işgali, Osmanlı’nın askeri gücünü değil, stratejik zekâsını yansıttı. Tarihçi Necdet Sakaoğlu’na göre, Yavuz’un bu kararı onun “doğuya yayılma” değil, “Anadolu’yu Safevî etkisinden kurtarma” hedefini gösteriyordu.

V. Savaşın Dini ve Politik Sonuçları

Çaldıran zaferiyle Osmanlı:

  • Doğu Anadolu’daki hâkimiyetini pekiştirdi.
  • Kızılbaş hareketini bastırdı.
  • Safevîlerin yayılma alanını daralttı.
  • Anadolu’daki mezhepsel ayrışmanın önüne geçti.

Tarihçiler Stephen Dale ve Andrew Hess’e göre, Çaldıran sadece askeri değil, ideolojik bir zaferdi. Çünkü bu savaşla Osmanlı, Sünniliği korumayı başarmış, Şiilik etkisini sınırlandırmıştı.

VI. Yeni Bir Hedef: Mısır ve Halifelik

Yavuz için bu zafer, bir son değil, bir başlangıçtı. Artık gözünü daha büyük bir hedefe dikmişti: Memlükler ve İslam dünyasının sembolik liderliği olan halifelik.

Mısır seferine giden yol, bu savaşla açılmıştı. Çaldıran’da düşmanı durdurmuştu, ama zaferin kalıcı olması için güneydeki tehdidi de ortadan kaldırması gerekiyordu.

Peki, Yavuz’un gözünü çevirdiği Nil Nehri ona hilafeti getirecek mi, yoksa başka bir savaş mı bekliyordu?
Bir sonraki bölümde: "Memlük Seferi – Turnadağ’dan Halep’e,

Kaynakça

– Celalzâde Mustafa, Tevârîh-i Âl-i Osman
– Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300–1600)
– Roger Savory, Iran under the Safavids
– Colin Imber, The Ottoman Empire 1300–1650
– Stephen F. Dale, The Muslim Empires of the Ottomans, Safavids, and Mughals
– Andrew C. Hess, The Ottoman Conquest of Egypt (1517) and the Beginning of the Sixteenth-Century World War
– Necdet Sakaoğlu, Bu Mülkün Sultanları

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Antik Mısır’ın Derinliklerine Yolculuk: Firavunlar, Tanrılar ve Hiyerogliflerin Sırları

Tanrıların Gölgesinde – Antik Mısır’a Giriş Kumlar sessizdir. Ama bu sessizlik, binlerce yıl boyunca tanrıların adımlarıyla çalkalanmıştır. Antik Mısır yalnızca bir uygarlık değil; zamanın kendisine meydan okuyan, ölümle yaşam arasında bir köprü kuran bir düşünce biçimidir. Burada, her taş yalnızca yerinde durmaz; her taş bir anlam taşır, bir düzenin parçasıdır. Antik Mısır’a girmek; sadece bir tarihe değil, bir inanç sistemine, bir kozmos anlayışına adım atmaktır. Bu yazı, o dünyanın kapısını aralayan ilk bölümdür. Ve o kapının ardında, yalnızca firavunlar ya da piramitler değil; insanlığın en eski sorularına verilen en kadim cevaplar saklıdır. Mısır’ın Coğrafi Kaderi: Nil’in Kucakladığı Topraklar Mısır uygarlığı, çölün ortasındaki tek gerçek hayat kaynağı olan Nil Nehri etrafında şekillendi. Bu nehir, her yıl taşarak toprağa bereket getiriyor, tarımı mümkün kılıyor, takvimden idare sistemine kadar her şeyi belirliyordu. Yunan tarihçi Herodotos , "Mısır, Nil’in armağanıdır...

Perslerin Gölgesi: Maraton ve Termopylae Savaşlarıyla Antik Yunan’ın Direnişi

Perslerin Gölgesi – Maraton ve Termopylae 📜 Tarihin Defteri – Antik Yunan Yazı Dizisi Pers İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Yunan’a Yönelişi MÖ 6. yüzyılın sonlarında, Pers İmparatorluğu Asya’nın en büyük gücü haline gelmişti. Büyük Kiros ve ardından I. Darius’un fetihleri, imparatorluğu İndus Nehri’nden Ege kıyılarına kadar uzanan devasa bir yapıya dönüştürdü. Ancak bu genişleme, Anadolu kıyılarındaki Yunan kolonilerini doğrudan Pers hâkimiyetine soktu. Bu şehirler, özellikle İyon kentleri, ekonomik ve kültürel açıdan canlı olmalarına rağmen, özgürlüklerine düşkün Yunan siyasal geleneğine sahip oldukları için Perslerin merkeziyetçi yönetim anlayışıyla çatışma içindeydi. MÖ 499’da başlayan İyon Ayaklanması , Aristagoras önderliğinde kısa süreli başarılar getirse de Pers ordusunun karşı saldırısıyla bastırıldı. Ancak bu isyan, Atina ve Eretria’nın maddi ve askeri desteği sayesinde Yunan-Pers ilişkilerini kalıcı biçimde gerginleştirdi. Persler, Batı Anadolu’yu tamamen kontrol...

Leonidas Kimdir? Sparta Kralı, Termopylai Direnişi ve Gerçek Hikâyesi

  Leonidas: Termopylai’nin Ötesindeki Adam Krallığın Yükü, Özgürlüğün Bedeli Tarihin bazı anları vardır ki zamanı durdurur. Pers ordusu Asya’nın bütün kudretiyle Batı’ya yürürken, bir geçitte yalnızca birkaç yüz adam bütün bir imparatorluğun karşısına dikildi. O geçit, Thermopylai idi. Ve o adamların başında, dünyanın belki de en çok hatırlanan savaş narasını atan kişi duruyordu: Leonidas . Ancak Leonidas’ı yalnızca “300 Spartalı” anlatısının içine sıkıştırmak, onun yaşamını bir sinema repliğine indirgemek olur. O, sadece ölüme yürüyen bir kral değil; Sparta’nın karmaşık yapısı içinde sıkışmış, özgürlüğü ideolojiye dönüştüren bir figürdü. Onun hikâyesi, bir milletin kaderini sırtlamış bir adamın bilinçli ve stratejik bir intiharının öyküsüdür. Çifte Tahtın Gölgesinde: Leonidas’ın Yükselişi Leonidas, Sparta’nın çift krallık sisteminin Agiad hanedanına mensuptu. Spartalılar, geleneksel olarak iki kral tarafından yönetilirdi. Leonidas'ın kardeşi Kral Kleomenes I , ...