--> Ana içeriğe atla

Öne Çıkan Yayınlar

Conquistadorların Gölgesinde – Kolonizasyon ve Direniş

Fatih Sultan Mehmet: İstanbul’un Fatihi ve Osmanlı’nın Çağ Açan Hükümdarı


Çağları Yıkan Hükümdar: Fatih Sultan Mehmet ve Fethin Ardındaki Gerçek Deha

Tarih, yalnızca büyük savaşları değil; o savaşların arkasındaki zihinleri yazar. Bu yüzden İstanbul’un fethi denildiğinde, akıllara yalnızca surlara dayanan toplar değil; onları oraya yönlendiren bir akıl gelir: Fatih Sultan Mehmet.

Henüz 21 yaşında bir hükümdar… Fakat yaşına inat, çağa hükmeden bir zekâ… 1453 yılında İstanbul’u fethederek Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı başlatan II. Mehmet, yalnızca bir savaşçı değil; bir çağ mimarıydı. Onun liderliğindeki Osmanlı, artık yalnızca bir Anadolu devleti değil; Akdeniz’in, Balkanlar’ın ve Doğu Avrupa’nın belirleyici gücü hâline geliyordu.

Fatih'in başarısı tesadüflerin değil, planlı ve çok yönlü bir stratejinin sonucuydu. Kuşatma öncesi Rumeli Hisarı’nı inşa ettirmesi, donanmayı Haliç’e karadan indirme fikri ve devasa topların dökülmesi, yalnızca teknik deha değil; aynı zamanda bir zihinsel devrimin göstergesiydi. Artık savaş yalnızca kılıçla değil; bilgiyle, mühendislikle ve devlet aklıyla kazanılıyordu.

İstanbul’un fethi sonrasında sergilenen yönetim anlayışı da en az fetih kadar dikkat çekicidir. Fatih, farklı inanç gruplarına dini özgürlük tanımış, Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin devamına izin vermiştir. Bu, yalnızca bir yönetsel pragmatizm değil; çok kültürlü bir imparatorluk vizyonunun parçasıdır. Çünkü Fatih, Roma İmparatorluğu’nun mirasını yalnızca toprak olarak değil; siyasal ve kültürel anlamda da devralmak istiyordu.

Fatih’in ilgi alanları yalnızca siyaset ve askerî başarılarla sınırlı değildi. Antikçağ metinlerine, felsefeye, matematiğe, astronomiye derin ilgi duyardı. Yunanca ve Latince bilen bir padişah olarak, Bizans entelektüelleriyle iletişim kurabiliyor; Batı'dan gelen bilim insanlarını sarayında ağırlıyordu. Bu yönüyle Fatih, klasik bir Orta Çağ hükümdarından çok, Rönesans prenslerini andırıyordu.

Onun döneminde Osmanlı, yalnızca genişlememiş; kurumsallaşmıştır. Kanunnameler, mali reformlar, adalet mekanizmalarının güçlendirilmesi ve yeni eğitim kurumlarının inşası, bu dönemin yapıtaşlarıdır. İstanbul’un başkent yapılması da yalnızca sembolik değil; bilinçli bir merkezîleşme politikasıydı.

1481 yılında vefat ettiğinde, geriye yalnızca fethedilmiş şehirler değil; inşa edilmiş bir medeniyet bırakmıştı. Fatih Sultan Mehmet, sadece Osmanlı’yı değil, dünya tarihini yeniden yazan bir figürdür. Onu yalnızca bir asker, bir padişah ya da bir fatih olarak değil; bir stratejist, reformcu ve entelektüel olarak değerlendirmek gerekir.

Bugün hâlâ surların gölgesinde onun adı anılıyor, çünkü Fatih, yalnızca bir şehri değil; geçmişin zincirlerini de fethetmişti.

📚 Kaynakça

  • Halil İnalcık – Fatih Devri Üzerine Tetkikler ve Vesikalar
  • Franz Babinger – Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı
  • İsmail Hakkı Uzunçarşılı – Osmanlı Tarihi, Cilt II
  • Heath W. Lowry – The Nature of the Early Ottoman State
  • Feridun M. Emecen – İstanbul’un Fethi: Efsane ve Gerçek

🔗 İlgini çekebilir:

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Antik Mısır’ın Derinliklerine Yolculuk: Firavunlar, Tanrılar ve Hiyerogliflerin Sırları

Tanrıların Gölgesinde – Antik Mısır’a Giriş Kumlar sessizdir. Ama bu sessizlik, binlerce yıl boyunca tanrıların adımlarıyla çalkalanmıştır. Antik Mısır yalnızca bir uygarlık değil; zamanın kendisine meydan okuyan, ölümle yaşam arasında bir köprü kuran bir düşünce biçimidir. Burada, her taş yalnızca yerinde durmaz; her taş bir anlam taşır, bir düzenin parçasıdır. Antik Mısır’a girmek; sadece bir tarihe değil, bir inanç sistemine, bir kozmos anlayışına adım atmaktır. Bu yazı, o dünyanın kapısını aralayan ilk bölümdür. Ve o kapının ardında, yalnızca firavunlar ya da piramitler değil; insanlığın en eski sorularına verilen en kadim cevaplar saklıdır. Mısır’ın Coğrafi Kaderi: Nil’in Kucakladığı Topraklar Mısır uygarlığı, çölün ortasındaki tek gerçek hayat kaynağı olan Nil Nehri etrafında şekillendi. Bu nehir, her yıl taşarak toprağa bereket getiriyor, tarımı mümkün kılıyor, takvimden idare sistemine kadar her şeyi belirliyordu. Yunan tarihçi Herodotos , "Mısır, Nil’in armağanıdır...

Perslerin Gölgesi: Maraton ve Termopylae Savaşlarıyla Antik Yunan’ın Direnişi

Perslerin Gölgesi – Maraton ve Termopylae 📜 Tarihin Defteri – Antik Yunan Yazı Dizisi Pers İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Yunan’a Yönelişi MÖ 6. yüzyılın sonlarında, Pers İmparatorluğu Asya’nın en büyük gücü haline gelmişti. Büyük Kiros ve ardından I. Darius’un fetihleri, imparatorluğu İndus Nehri’nden Ege kıyılarına kadar uzanan devasa bir yapıya dönüştürdü. Ancak bu genişleme, Anadolu kıyılarındaki Yunan kolonilerini doğrudan Pers hâkimiyetine soktu. Bu şehirler, özellikle İyon kentleri, ekonomik ve kültürel açıdan canlı olmalarına rağmen, özgürlüklerine düşkün Yunan siyasal geleneğine sahip oldukları için Perslerin merkeziyetçi yönetim anlayışıyla çatışma içindeydi. MÖ 499’da başlayan İyon Ayaklanması , Aristagoras önderliğinde kısa süreli başarılar getirse de Pers ordusunun karşı saldırısıyla bastırıldı. Ancak bu isyan, Atina ve Eretria’nın maddi ve askeri desteği sayesinde Yunan-Pers ilişkilerini kalıcı biçimde gerginleştirdi. Persler, Batı Anadolu’yu tamamen kontrol...

Leonidas Kimdir? Sparta Kralı, Termopylai Direnişi ve Gerçek Hikâyesi

  Leonidas: Termopylai’nin Ötesindeki Adam Krallığın Yükü, Özgürlüğün Bedeli Tarihin bazı anları vardır ki zamanı durdurur. Pers ordusu Asya’nın bütün kudretiyle Batı’ya yürürken, bir geçitte yalnızca birkaç yüz adam bütün bir imparatorluğun karşısına dikildi. O geçit, Thermopylai idi. Ve o adamların başında, dünyanın belki de en çok hatırlanan savaş narasını atan kişi duruyordu: Leonidas . Ancak Leonidas’ı yalnızca “300 Spartalı” anlatısının içine sıkıştırmak, onun yaşamını bir sinema repliğine indirgemek olur. O, sadece ölüme yürüyen bir kral değil; Sparta’nın karmaşık yapısı içinde sıkışmış, özgürlüğü ideolojiye dönüştüren bir figürdü. Onun hikâyesi, bir milletin kaderini sırtlamış bir adamın bilinçli ve stratejik bir intiharının öyküsüdür. Çifte Tahtın Gölgesinde: Leonidas’ın Yükselişi Leonidas, Sparta’nın çift krallık sisteminin Agiad hanedanına mensuptu. Spartalılar, geleneksel olarak iki kral tarafından yönetilirdi. Leonidas'ın kardeşi Kral Kleomenes I , ...