- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yavuz Sultan Selim – Mirası ve Tartışmalar
1512’de Osmanlı tahtına çıkan Yavuz Sultan Selim, yalnızca sekiz yıl süren kısa hükümdarlığına rağmen Osmanlı Devleti’nin yönünü kökten değiştiren, siyasi sınırlarını genişleten ve halifeliği Osmanlı hanedanına kazandıran bir padişah olarak tarihe geçmiştir. Onun dönemini anlamak, yalnızca seferlerle değil; bu seferlerin ardında yatan ideolojik ve stratejik yaklaşımları da irdelemekle mümkündür. Bu yazı, Yavuz’un tarihsel mirasını ve onunla ilgili tartışmalı meseleleri akademik ve belgeli bir temelde ele almayı amaçlamaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Yönünü Değiştiren Lider
Yavuz’un gerçekleştirdiği en önemli dönüşüm, Osmanlı Devleti’ni bir Anadolu-Balkan imparatorluğundan, İslam dünyasının lideri olan bir doğu imparatorluğuna dönüştürmesidir. Doğu politikası, Safevîler ve Memlükler üzerine odaklanmış; Batı ile doğrudan büyük bir mücadeleye girmemiştir. Bu yönüyle seleflerinden farklılaşmış, fetihlerinde önceliği Şii-Safevî tehdidine ve hilafetin merkezine vermiştir.
1514 Çaldıran Savaşı’yla Şah İsmail’e karşı büyük bir zafer kazanarak doğu sınırlarını güvence altına almış, 1516-1517’deki Mısır Seferi ile Memlük Sultanlığı’nı sona erdirmiştir. Bu sefer yalnızca toprak kazanımıyla değil, hilafetin Osmanlılara geçmesiyle de sonuçlanmıştır. Abbâsî halifesinin tüm yetkilerini Osmanlı padişahına devretmesi, tarihî anlamda Osmanlıların İslam dünyasındaki meşruiyetini güçlendirmiştir (Bkz: İbn İyâs, *Badâʾiʿ al-Zuhūr*).
Halifelik Meselesi: Gerçek mi, Sembolik mi?
Yavuz’un hilafeti devraldığı yönündeki bilgiler uzun süre Osmanlı kaynaklarında yer bulmasa da, 18. yüzyıldan itibaren bu anlatı giderek yaygınlık kazanmıştır. Halifeliğin Osmanlılara geçişi konusu, tarihçiler arasında tartışmalıdır. Bazı akademik görüşler bu devir teslimin sembolik olduğunu, gerçekte ise Osmanlı padişahlarının halifelik iddiasını çok daha sonra resmî olarak kullandığını öne sürer (Bkz: Stanford J. Shaw, *History of the Ottoman Empire*). Diğer bir görüşe göre, halifelik siyasi bir araç olarak özellikle Yavuz’dan sonra, III. Selim ve II. Abdülhamid dönemlerinde ön plana çıkarılmıştır.
Ancak şu kesindir ki, Yavuz’un Mısır Seferi ile birlikte Mekke ve Medine’nin Osmanlı korumasına geçmesi, İstanbul’un Müslüman dünyasında yeni bir merkez olmasını sağlamıştır.
Sert Yönetimi ve Alevî Politikaları
Yavuz’un yönetimi, sertliği ve merkeziyetçi politikalarıyla dikkat çeker. Tahta çıkışı sırasında babası II. Bayezid’i zorla tahttan indirmesi, kardeşlerini bertaraf etmesi ve özellikle Anadolu’daki Alevî nüfusa yönelik şiddetli baskı politikaları, onun yönetimini tarihî tartışmaların merkezine yerleştirir.
1514 öncesi ve sonrası dönemde binlerce Kızılbaş’ın öldürüldüğü, sürgün edildiği ya da fişlendiği bilinmektedir. Bu uygulamalar, Yavuz’un Safevîlerle mücadeleyi yalnızca bir dış tehdit olarak değil, aynı zamanda içeride bir ideolojik tehdit olarak da gördüğünü gösterir. Bu politika, Osmanlı sınırları içindeki mezhep ilişkilerini yüzyıllar boyunca etkilemiştir (Bkz: Halil İnalcık, *The Ottoman Empire: The Classical Age*).
Askerî Deha mı, Mezhepçi Politikacı mı?
Yavuz Sultan Selim’in askerî dehası ve stratejik vizyonu tarihçilerin çoğu tarafından kabul görür. Süratle yapılan seferler, isabetli istihbarat kullanımı ve lojistik planlama onun yeteneklerini ortaya koymuştur. Ancak bu başarılar, onun mezhepsel politikasının ve yönetim biçiminin gölgesinde kalmıştır.
Yavuz’u sevenler onu “İslam dünyasının birleştiricisi” olarak överken, eleştirenler ise “mezhep baskısını artıran ve iç karışıklığı körükleyen bir padişah” olarak tanımlar. Bu zıt yorumlar, onun çok katmanlı kişiliğinin ve politikalarının bir sonucudur.
Modern Tarih Yazımında Yeri
Modern tarihçilik, Yavuz Sultan Selim’i daha dengeli bir şekilde analiz etmeye çalışmaktadır. Onun dönemi, ideolojik önyargılardan arındırılmış bir şekilde değerlendirildiğinde, büyük jeopolitik değişimlerin yaşandığı, Osmanlı’nın doğuya açıldığı, fakat aynı zamanda içeride ciddi sosyal yaraların oluştuğu bir dönem olarak görülmektedir.
Bugünün Türkiye’sinde de Yavuz figürü hem milliyetçi hem İslamcı çevrelerde sembolleşmiş; bazı kesimlerde ise eleştirilerin odağı olmuştur. Bu bölünmüşlük, Yavuz’un mirasının günümüzde hâlâ ne kadar canlı bir tartışma konusu olduğunu göstermektedir.
Sonuç: Çelişkilerle Dolu Bir Miras
Yavuz Sultan Selim, kısa sürede büyük değişimlere imza atmış bir liderdir. Onun mirası hem büyüklük hem de sertlik barındırır. Osmanlı’yı İslam dünyasının merkezine taşıyan, fakat bu uğurda iç sosyal dengeleri zorlayan bir hükümdardır. Yavuz’u anlamak için onu ne sadece yüceltmek ne de sadece eleştirmek yeterlidir. Onu tarihî bağlamı içinde, belgelerle ve çok yönlü bir bakışla değerlendirmek gerekir.
Okuduğunuz için teşekkür ederiz. Bu yazı, Yavuz Sultan Selim hakkında hazırladığımız yazı dizisinin final bölümüdür. Tarihin Defteri’nde Osmanlı tarihi ve daha pek çok konuda yeni içeriklerle yakında tekrar görüşmek üzere.
Kaynakça
- İnalcık, Halil. The Ottoman Empire: The Classical Age 1300–1600. Phoenix Press, 2001.
- Shaw, Stanford J. History of the Ottoman Empire and Modern Turkey. Cambridge University Press, 1976.
- İbn İyâs. Badâʾiʿ al-Zuhūr fī Waqāʾiʿ al-Duhūr. Kahire: Matbaa-ı Cedîde, 1890.
- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. Osmanlı Tarihi, Cilt III, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
- Kafadar, Cemal. Between Two Worlds: The Construction of the Ottoman State. University of California Press, 1995.
Yorumlar
Yorum Gönder