- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Büyük Kiros – Pers İmparatorluğu’nun Kurucusu
Antik dünyanın en büyük liderlerinden biri olarak kabul edilen Büyük Kiros (II. Kyros), yalnızca Pers İmparatorluğu’nun kurucusu değil, aynı zamanda farklı kültürleri, inançları ve halkları tek bir yönetim çatısı altında toplayan öncü bir hükümdardır. Onun yaşamı, hem askeri deha hem de siyasi vizyon açısından eşsizdir. Kiros, Perslerin dağınık kabilelerini bir araya getirerek tarihin ilk süper gücü haline gelecek bir imparatorluğun temellerini atmıştır.
Erken Hayatı ve Medlere Karşı Yükselişi
Kiros, M.Ö. 6. yüzyılın başlarında Persya’da dünyaya geldi. Babası Pers kabilesi Ahamenişlerin lideri II. Kambyses, annesi ise Med kralı Astyages’in kızıydı. Böylece hem Pers hem Med hanedanına bağlı köklü bir soy bağına sahipti. Ancak bu bağ, ilerleyen yıllarda kaderini belirleyecek bir çatışmaya da işaret ediyordu. Med kralı Astyages, torunu Kiros’un kendisini tahttan indireceği yönündeki rüyalar görmüş ve bu yüzden onun öldürülmesini istemişti. Rivayetlere göre Kiros mucizevi biçimde hayatta kaldı ve Persler arasında büyüyerek kendi halkını etrafında toplamayı başardı (Herodotos, Tarih, I. Kitap).
Kiros’un ilk büyük başarısı, Pers kabilelerini bir araya getirmesi oldu. O döneme kadar Persler, Medlere bağlı küçük bir halk konumundaydı. Kiros’un liderliğiyle birleşen Persler, Medlere karşı isyan başlattı. M.Ö. 550’de Astyages’e karşı büyük bir zafer kazanıldı ve Medler, Pers İmparatorluğu’nun ilk büyük fethine dönüştü. Bu noktadan sonra Persler, tarihte bağımsız ve yükselen bir güç olarak sahneye çıktı.
Lidya ve Anadolu Seferleri
Kiros, Medlerin ardından gözünü Batı’ya çevirdi. Anadolu’da Lidya Krallığı, zenginliği ve altın kaynaklarıyla ünlüydü. Lidya kralı Kroisos (Krezüs), zenginliğiyle destanlara konu olmuştu. Kroisos, Kiros’un yükselişini tehdit olarak görerek Yunan şehir devletleriyle ittifak kurmaya çalıştı. Ancak Kiros, M.Ö. 547’de başlayan seferlerinde Lidya’yı bozguna uğrattı. Sardes başkenti düştü ve Lidya, Pers İmparatorluğu’na katıldı. Böylece Anadolu’da Yunan şehir devletleri de Pers hakimiyetine girmeye başladı.
Bu zafer, yalnızca Perslerin sınırlarını genişletmekle kalmadı, aynı zamanda Kiros’un stratejik dehasını da ortaya koydu. Lidyalılar gibi güçlü bir süvari ordusunu yenilgiye uğratabilmesi, Pers ordusunun esnekliğini ve disiplinini gösterdi. Bu fetihle birlikte Persler, batıda Ege Denizi kıyılarına kadar ulaştı.
Babil’in Fethi ve Hoşgörü Politikası
Kiros’un en ünlü seferlerinden biri, M.Ö. 539’da gerçekleşen Babil seferidir. Babil, Mezopotamya’nın kültürel ve dini merkeziydi. Babil kralı Nabonidus’un yönetimi altında halk arasında huzursuzluk artmıştı. Kiros, bu hoşnutsuzluğu avantaja çevirdi. Herodotos ve Babil kroniklerine göre Pers ordusu, Babil’e neredeyse direnişsiz girdi.
Kiros’un en dikkat çekici yönü, fethettiği halklara karşı izlediği hoşgörülü politikaydı. Yahudi sürgünleri serbest bırakıldı, tapınaklarına dönmelerine izin verildi ve kutsal eşyaları iade edildi. Bu yaklaşım, onu hem Yahudi hem de diğer halkların gözünde “kurtarıcı” bir figür haline getirdi. Kiros Silindiri adıyla bilinen ünlü kil tablet, onun bu hoşgörülü politikasını sembolize eder. Modern çağda bazı tarihçiler bunu “ilk insan hakları bildirisi” olarak yorumlamışlardır (Pierre Briant, From Cyrus to Alexander).
Ordu, Strateji ve İmparatorluk Yönetimi
Kiros, yalnızca fetihler yapan bir kral değildi; aynı zamanda kurduğu sistemle imparatorluğun devamlılığını sağlamıştı. Pers ordusu, farklı halklardan gelen askerleri bir araya getiriyor, fakat yerel kültürlere saygı gösteriliyordu. İmparatorluk “satraplıklar” adı verilen eyaletlere bölündü. Bu satraplıklar, hem vergi topluyor hem de merkezi otoriteye bağlı kalıyordu. Bu sistem, Pers İmparatorluğu’nun yüzyıllarca ayakta kalmasını sağlayacak bir model haline geldi.
Strateji açısından Kiros, hem esnek hem de pragmatik bir liderdi. Düşmanlarını yalnızca kılıçla değil, diplomasiyle de yenebiliyordu. Anadolu’daki Yunan şehir devletlerini önce sindirmiş, sonra Pers düzenine uyum sağlayacak şekilde yönlendirmişti. Babil’de ise işgali bir kurtuluş gibi göstererek halkı kendi tarafına çekmeyi başarmıştı.
Ölümü ve Pasargad’daki Mezarı
Kiros, hayatının son yıllarında doğuya yöneldi. Orta Asya’daki Massagetler üzerine düzenlediği sefer sırasında öldüğü rivayet edilir. Ölümü hakkında farklı anlatılar vardır: Herodotos’a göre Massaget kraliçesi Tomris, Kiros’u savaşta yenmiş ve onun kesik başını kan dolu bir tuluma atarak intikam almıştır (Herodotos, Tarih, I.214). Ancak bu rivayetler kesin değildir.
Kiros’un mezarı, günümüzde İran’da Pasargad’dadır. Basit ama ihtişamlı bir taş yapı olan bu mezar, onun hem mütevazı hem de büyük bir liderliğin sembolü olarak görülür. Yüzyıllar boyunca Persler, Kiros’u “Kralın Kralı” olarak anmış, Yunan tarihçiler ise onu ideal bir hükümdar modeli olarak göstermiştir. Xenophon’un Cyropaedia adlı eseri, Kiros’u adaletli, bilge ve örnek bir kral olarak tanıtır.
Kiros’un Mirası
Büyük Kiros, yalnızca fetihleriyle değil, yönetim anlayışıyla da tarihe geçti. Onun kurduğu imparatorluk modeli, daha sonra Büyük İskender’den Roma İmparatorluğu’na kadar birçok devlete ilham kaynağı oldu. Hoşgörü politikası, çok uluslu imparatorlukların yönetiminde örnek teşkil etti. Modern çağda ise hem Batı’da hem Doğu’da bir sembol haline geldi. İran’da ulusal bir kahraman olarak anılırken, Batı’da özgürlük ve adaletin erken temsilcisi olarak hatırlanır.
Kaynakça
- Herodotos, Tarih, I. Kitap.
- Xenophon, Cyropaedia.
- Nabonidus Kroniği, British Museum.
- Pierre Briant, From Cyrus to Alexander: A History of the Persian Empire, Eisenbrauns, 2002.
- Amélie Kuhrt, The Persian Empire: A Corpus of Sources from the Achaemenid Period, Routledge, 2007.
- Tom Holland, Persian Fire: The First World Empire and the Battle for the West, Abacus, 2005.
Yorumlar
Yorum Gönder