--> Ana içeriğe atla

Öne Çıkan Yayınlar

Maya Yazısı – Hiyerogliflerin Sırrı ve Tarihin Kodları

Augustus ve Roma İmparatorluğu'nun Doğuşu – Cumhuriyetten Monarşiye Geçiş

Sezar’ın Ölümü ve İkinci Triumvirlik – Bir Cumhuriyetin Son Çırpınışları

15 Mart MÖ 44... Roma’nın en tanınmış figürü olan Gaius Julius Caesar, senato binasında, en güvendiği adamların bile hançerleriyle yere yığıldı. Bu olay sadece bir bireyin değil, bir dönemin de sonuydu. Roma Cumhuriyeti artık geri dönüşü olmayan bir yola girmişti. Sezar’ın ölümü, cumhuriyetçi idealizmin yeniden doğuşunu değil, iç savaşların ve mutlak iktidar arayışlarının fitilini ateşledi.

Sezar Neden Öldürüldü?

Sezar, Galya’daki zaferleriyle halkın kahramanı hâline gelmişti. Ancak onun yükselişi, senatodaki aristokratlar için bir tehdit oluşturuyordu. MÖ 49’da Rubicon Nehri’ni geçerek Pompeius’a karşı başlattığı iç savaş, Roma’yı ikiye bölmüştü. Zaferin ardından Sezar, senatoyu zayıflattı, kendini diktatör ilan etti ve geleneksel cumhuriyet kurumlarını devre dışı bırakmaya başladı.

Bu durum, Brutus ve Cassius gibi senatörleri harekete geçirdi. Her ne kadar Brutus Sezar’ın dostu olsa da, onu tiranlığa giden bir tehdit olarak gördü. 60’tan fazla senatörün planladığı suikast, MÖ 44 yılının Mart ayının ortasında gerçekleşti.

“Et tu, Brute?” – Bir Trajedinin Sözü

Suikastın en çarpıcı yönlerinden biri, Sezar’ın Brutus’u görünce söylediği iddia edilen “Sen de mi Brutus?” sözüdür. Antik kaynaklarda bu ifade farklı biçimlerde yer alır. Suetonius, Sezar’ın sessizce öldüğünü yazarken, bazı kaynaklar Yunanca olarak “Kai su teknon?” (Sen de mi, çocuğum?) dediğini aktarır. Bu ifade, ihanetin ne kadar derin hissedildiğini gösterir.

Cassius ve Brutus’un Sonu

Suikast sonrası Roma’da halk ayaklandı. Sezar’ın naaşı Forum’a taşındı, Marc Antony yaptığı konuşmayla halkı kışkırttı ve isyancı senatörlerin kaçmasına yol açtı. Brutus ve Cassius, doğuya, özellikle Makedonya ve Anadolu’ya sığındı. Burada ordu toplamaya başladılar. Roma’da ise yeni bir güç yükseliyordu: Gaius Octavianus.

İkinci Triumvirlik’in Kurulması

Sezar’ın yeğeni ve vasiyetiyle evlatlığı olan Octavianus, Marc Antony ve Lepidus’la birlikte MÖ 43’te İkinci Triumvirlik adlı ittifakı kurdu. Bu üçlü, senatonun da desteğiyle Brutus ve Cassius’un güçlerini ortadan kaldırmak için birleşti. Bu dönem, Roma tarihinin en kanlı tasfiyelerine sahne oldu.

Proscription listeleri hazırlandı, binlerce muhalif öldürüldü veya sürgüne gönderildi. Cicero gibi Cumhuriyet yanlısı figürler, özellikle Marc Antony'nin hedefi oldu ve acımasızca infaz edildi. Artık cumhuriyetin fikirleri değil, kişisel güç savaşları ön plandaydı.

Filippi Savaşı ve Cumhuriyetin Son Umudu

MÖ 42 yılında, Makedonya’daki Filippi Savaşı, tarihin akışını kesin olarak değiştirdi. İkinci Triumvirlik ordusu, Brutus ve Cassius’un birliklerini yendi. Cassius savaş sırasında intihar etti, Brutus ise birkaç gün sonra aynı kaderi paylaştı.

Bu savaş, Roma Cumhuriyeti idealinin de fiilen sona erdiği an olarak kabul edilir. Artık senato, halk ya da geleneksel yasalar değil; orduya ve servete hükmeden liderler karar verecekti.

Yeni Bir Dönemin Başlangıcı

Filippi sonrası Lepidus hızla etkisini kaybetti. Antony ve Octavianus arasında ise kaçınılmaz bir güç mücadelesi başladı. Sezar’ın mirası, artık iki kişi arasında paylaşılamayacak kadar büyüktü. Bu çatışma, bir süre sonra Roma tarihinin en önemli olaylarından biri olan Actium Savaşı’na zemin hazırlayacaktı.

Sezar’ın ölümüyle başlayan süreç, yalnızca bir tiranın devrilmesi değil; Roma’nın yüz yıllık yönetim modelinin çöküşüydü. Cumhuriyetin kalbi Forum’da atsa da, yeni çağ artık saraylarda, lejyonların çadırlarında ve kişisel iktidar hayallerinde şekilleniyordu.


Kaynakça

  • Plutarkhos – Sezar’ın Hayatı
  • Appianus – Roma İç Savaşları
  • Suetonius – On İki Sezar’ın Hayatı
  • Barry Strauss – The Death of Caesar
  • Tom Holland – Rubicon

Diğer Antik Roma Yazıları

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Antik Mısır’ın Derinliklerine Yolculuk: Firavunlar, Tanrılar ve Hiyerogliflerin Sırları

Tanrıların Gölgesinde – Antik Mısır’a Giriş Kumlar sessizdir. Ama bu sessizlik, binlerce yıl boyunca tanrıların adımlarıyla çalkalanmıştır. Antik Mısır yalnızca bir uygarlık değil; zamanın kendisine meydan okuyan, ölümle yaşam arasında bir köprü kuran bir düşünce biçimidir. Burada, her taş yalnızca yerinde durmaz; her taş bir anlam taşır, bir düzenin parçasıdır. Antik Mısır’a girmek; sadece bir tarihe değil, bir inanç sistemine, bir kozmos anlayışına adım atmaktır. Bu yazı, o dünyanın kapısını aralayan ilk bölümdür. Ve o kapının ardında, yalnızca firavunlar ya da piramitler değil; insanlığın en eski sorularına verilen en kadim cevaplar saklıdır. Mısır’ın Coğrafi Kaderi: Nil’in Kucakladığı Topraklar Mısır uygarlığı, çölün ortasındaki tek gerçek hayat kaynağı olan Nil Nehri etrafında şekillendi. Bu nehir, her yıl taşarak toprağa bereket getiriyor, tarımı mümkün kılıyor, takvimden idare sistemine kadar her şeyi belirliyordu. Yunan tarihçi Herodotos , "Mısır, Nil’in armağanıdır...

Perslerin Gölgesi: Maraton ve Termopylae Savaşlarıyla Antik Yunan’ın Direnişi

Perslerin Gölgesi – Maraton ve Termopylae 📜 Tarihin Defteri – Antik Yunan Yazı Dizisi Pers İmparatorluğu’nun Yükselişi ve Yunan’a Yönelişi MÖ 6. yüzyılın sonlarında, Pers İmparatorluğu Asya’nın en büyük gücü haline gelmişti. Büyük Kiros ve ardından I. Darius’un fetihleri, imparatorluğu İndus Nehri’nden Ege kıyılarına kadar uzanan devasa bir yapıya dönüştürdü. Ancak bu genişleme, Anadolu kıyılarındaki Yunan kolonilerini doğrudan Pers hâkimiyetine soktu. Bu şehirler, özellikle İyon kentleri, ekonomik ve kültürel açıdan canlı olmalarına rağmen, özgürlüklerine düşkün Yunan siyasal geleneğine sahip oldukları için Perslerin merkeziyetçi yönetim anlayışıyla çatışma içindeydi. MÖ 499’da başlayan İyon Ayaklanması , Aristagoras önderliğinde kısa süreli başarılar getirse de Pers ordusunun karşı saldırısıyla bastırıldı. Ancak bu isyan, Atina ve Eretria’nın maddi ve askeri desteği sayesinde Yunan-Pers ilişkilerini kalıcı biçimde gerginleştirdi. Persler, Batı Anadolu’yu tamamen kontrol...

Leonidas Kimdir? Sparta Kralı, Termopylai Direnişi ve Gerçek Hikâyesi

  Leonidas: Termopylai’nin Ötesindeki Adam Krallığın Yükü, Özgürlüğün Bedeli Tarihin bazı anları vardır ki zamanı durdurur. Pers ordusu Asya’nın bütün kudretiyle Batı’ya yürürken, bir geçitte yalnızca birkaç yüz adam bütün bir imparatorluğun karşısına dikildi. O geçit, Thermopylai idi. Ve o adamların başında, dünyanın belki de en çok hatırlanan savaş narasını atan kişi duruyordu: Leonidas . Ancak Leonidas’ı yalnızca “300 Spartalı” anlatısının içine sıkıştırmak, onun yaşamını bir sinema repliğine indirgemek olur. O, sadece ölüme yürüyen bir kral değil; Sparta’nın karmaşık yapısı içinde sıkışmış, özgürlüğü ideolojiye dönüştüren bir figürdü. Onun hikâyesi, bir milletin kaderini sırtlamış bir adamın bilinçli ve stratejik bir intiharının öyküsüdür. Çifte Tahtın Gölgesinde: Leonidas’ın Yükselişi Leonidas, Sparta’nın çift krallık sisteminin Agiad hanedanına mensuptu. Spartalılar, geleneksel olarak iki kral tarafından yönetilirdi. Leonidas'ın kardeşi Kral Kleomenes I , ...